Büyünün yasaklandığı bir dönemde en büyük sırrını annesiyle beraber toprağa gömen kızımız Joan, küçük kardeşi ile amcasının yanında yaşamakta. Artık büyü gücüne sahip olanlar saf büyüyü bir tür eroin olarak gizlice satıyorlar.Fakat bu madde sadece bir gün dayanabilir. Kaldığı yer, eskiden çok ünlü bir mekan olmasına rağmen, rakipleri ve amcasının kendini bir bağımlıya dönüştürmesinden sonra artık burası köhne ve izbe bir bar olmaktan ileriye geçemiyor. Yakın zamanda annesini kaybeden kızımız kuzeniyle birlikte, amcasını ve barı kaybetmemek için ellerinden geleni yapmakta kararlı. Amcasının kendi büyüsüne bağımlı biri olmasına rağmen.
Bir gün bardan içeri, amcasının gücünü duyduğunu, onunla iş yapmak istediğini söyleyen, ucunda çok fazla para olduğunu iddaa eden biri girer. Ama önce amcasının kendisini bu adama kanıtlaması gerekir. Gel gelelim kendi büyüsüne bağımlı hale gelmiş biri için bu acınası bir çabadır. Bu yabancı geri dönecekken kızımız onu durdurur. Kendisinin yeterince büyü gücü olduğunu iddia eder.
Annesini kaybetmenin ardından yaptığı tek büyü, bütün büyü gücünü bedeninden çıkarıp bir kavanoza aktarması. Yabancıya bundan bahsetmez ama onu ikna eder. Çünkü kız kardeşinin geleceğini -ve tabi kendi geleceği de buna dahil- garanti altına almak zorunda. Ve tanımadığı bir adamla, bilmediği bir şehre doğru yola düşer.
Bir diğer karakterimiz ise Alex, büyücü olmasına rağmen babasının işlediği suçlara inat, devlet adına çalışmaya karar verip bu konuda eğitim alan oğlumuz. Üniversite ye başlayan en yakın arkadaşını ziyarete gittiğinde ortalık biraz karışır. Çünkü oğlumuzun kanından bile siyah bir öfke akıyor. Arkadaşıyla arasını bozmasına sebep olan bencil kararları da üzerine eklenince, pek te hoş bir ziyaret olduğunu söyleyemeyiz. Hooop orda durun! Bir de ne öğreniyoruz; meğer oğlumuz o kadar da masum değilmiş.Bir gece kaçırılıp gizli bir göreve gönderilir Alex.
Kızımızla yola çıkan gizemli adam(Gunn), onu farklı şehirlerden topladığı yetenekli büyücülerle bir araya getirir. Lakin bu uyumsuz topluluktan yalnızca yedisi Gunn ile iş yapabilecektir. Yarış başlar. Ve Gunn, ortalığı ayağa kaldıracak planını işleme koyar.
Kitapta ilk yüz sayfa boyunca çok fazla olay var. Bir yanda Joan ın yaşadığı kayıp, gömdüğü sırlar, hayatta kalma çabası, gelecek hakkındaki endişeler derken hoop bir yabancıyla yollara düşüyor. Bütün tecrübesizliğine rağmen kaybetme lüksü olmadığı için çabalıyor. Dostluklar kuruyor, düşman ediniyor ve istemese dahi işbirliği yapıyor. Diğer yandan Alex var zaten. Olaylar çok hızlı geçince; ''eee daha ne olabilir ki'' derken buldum kendimi.
Bir ara Alex ve Joan in hikayelerinin eş zamanlı ilerliyormuş gibi görünse de, yazarın bunu bir şaşırtmaca olarak kullanacağından ve aslında Gunn karakterinin Alex olduğundan şüpheleniyordum. 150 sayfa okuduktan sonra fark ettim ki, bu kitabın daha karanlık olmasını isterdim.Kitap boyunca Joan ın karanlık bir tarafı olduğu ima ediliyor ama bunula ilgili hiçbir şey olmuyor. Yaşanan o kadar sıkıntıya, tehlikeli ortama rağmen fazla yumuşak ve günler laylaylom ile geçiyor.. Gunn tehlikeli, liderleri daha tehlikeli ama bu tehlikeyi ne ben hissettim, ne de karakterler yeterince hissettirdi.
Bu yazar bana nereden tanıdık geldi diye düşünüyordum. Meğer Barbarlar Şehri kitabının yazarıymış.Barbarlar Şehri akıcı olmasına rağmen, aklınızı başınızdan alacak bir kitap değildi.
Sanırım yazardan kaynaklanıyor. Çünkü Barbarlar Şehri kitabına yazdığım yoruma göz attım. İki kitap olacakken olaylar sıkıştırılıp tek kitaba indirilmiş. Bu kitapta da aynı.Sanki önemli yerleri hep ıskalamış gibi hissettirdi. Annesi hakkında daha çok hatıraya yer verilmeliydi. Grace e dair daha fazla şey okumak isterdim. Yedi büyücünün her birini tanımak, aileden gelen gizli büyülerini görmek, geçmişlerini öğrenmek isterdim. Yaptıkları gösteriler de aynı şekilde. Bir karakterin çok heyecanla, tedirginlik ile beklediği gösteriyi anlatmadan ertesi sabaha atlamış yazar. Fazla yüzeysel geçilmiş.
Kitabın sonlarına doğru hoşuma gittiğini düşünürken, bittikten sonra kendime bir kaç gün tanıdım. Zaman geçtikçe beni rahatsız eden şeyleri daha iyi fark ediyorum. Kitaba dair ne hissettiğim netleşiyor. Sanırım kitap okuduğumuz yıllar arttıkça daha seçici oluyoruz. Bloğumdaki eski yorumlara göz attığımda beğendiğim kitapları şuan okusam beğenmezdim diye düşünüyorum. Yıllar geçtikçe konular klişe olsa bile kitapta bir parça özgünlük arıyoruz. Muhtemelen ilginç bir yan karakter dahi bir kitabı kurtarabilir. Bu kitapta ise, konu gayet ilgi çekici ama daha derin ve karanlık olsaydı, pek çok kişinin favorilerine girecek bir seri şeklinde olabilirdi.
Dipnot; kitap boyunca beklediğim o karanlığa son on sayfada ulaşabildim ancak.Ve bu benim için yeterli değildi.
Aslında konusu ilgimi çekti ama pek çok detayın yüzeysel geçilmesi hoş değil sanırım Yasak Büyü'ye şans veremem :(
YanıtlaSilYa kimsenin hevesini kırmak istemiyorum ama malesef öyle. 3-4 sene önce okusam severdim muhtemelen. 😔
SilYıllar geçtikçe benim de kitap zevkim değişti. Önceden Yabancı Yayınları'ndan çıkan kitaplar ilgi alanıma girerdi. Yasak Büyü'de Instagram'da sıkça gördüğüm bir kitaptı. Yoruma batıktan sonra neden bu tarz kitapları eskisi kadar okumadığımı hatırladım. Emeğine sağlık :)
YanıtlaSilYıllar geçtikçe, daha doğrusu dahah fazla kitap okuyunca,insan eksikleri daha rahat farkediyor. Bir yandan tecrübe kazanmak güzel ama diğer yandan kitaptan eskisi kadar zevk alamamak üzücü. 🙄
SilKapağını görüp hoşuma giden kitaplardandı, ama böyleyse sadece kapağa hayranlığımla kalsın. Gerçekten çok kitap okuyunca seçici olmamız kaçılmaz oluyor. Ellerine sağlık, güzel yorumdu. ^_^
YanıtlaSilAhh. Ben de ne umutlarla başlamıştım. 😒 Teşekkürler.
SilFazla beklentiyle başlamamak gerekiyor o zaman ah ah
YanıtlaSilEvet. Malesef ki ben büyük beklentilerle başlamıştım.
SilPek ilgimi çekmemişti zaten,yorumunu da okuyunca farklı kitaplar okurum daha iyi dedim 🤭
YanıtlaSil^^ Fantastik türünde olduğu için benim ilgimi çekmişti aman işte hayalkırıklığı oldu.
SilIkinci kitabı varmı?
YanıtlaSilSanırım tek kitap.
Sil