Anna kızımız henüz on altı yaşında ve diğer gençlerden biraz farklı olduğunun farkında. Onu evlat edinen Pati adında çok sevdiği üvey annesiyle , en yakın arkadaşı Jay dışında pek bir sosyal hayatı yok. Ama Anna nın koku alma ve görme becerileri fazlasıyla gelişmiş durumda. Bunu pek dile getirmese de, insanların duygularını etraflarındaki renklerden anlayabiliyor. O okulun uslu ve utangaç kızı. Jay ile gittikleri bir konserde karşılaştığı bateristte (Kaidan) farklı bir şeyler sezince, geçmişine dair gizemler bir bir çözülmeye başlıyor.
Üvey annesi ona bildiği kadarıyla geçmişini anlatıyor. Nefil olduğunu ve Nefillerin insanları kötülüğe sürüklemek için durmadan çalıştıklarını ve şeytanın çocukları olduğunu öğreniyor. Tek farkla, Anna nın annesi bir melek. Gizemli bateristimiz Kaidan da bir Nefil. Pati, geçmişini öğrenebilmesi için Anna yı doğduğu manastıra götürüp oradaki rahibe ile görüştürmek zorunda. Ancak olaylar, olaylar, olaylar... Kısaca kuzu kurda teslim ediliyor ve Anna ve Kaidan yollara düşüyor.
Nerdeyse hiç görmediği Dük(her biri bir günahtan sorumlu şeytanlar) olan babasını ziyaret eden Anna, dahil olduğunu yeni öğrendiği karanlık dünyaya dair daha fazla şey öğreniyor. Rahibeden kalan gizemli kutu, bu karanlık dünyanın dengelerini değiştirebilecek güçte. Kaidan in Nefil arkadaşları da olaya dahil olunca, sırları saklamak daha da zorlaşıyor.
Hastayım. Yatağa düşmemek için inatla direniyorum. Kuşburnu, pekmez, gargara, boğaz spreyi, soğuk algınlığı ilacı... Allah ne verdiyse kullanıyorum. Ama ayaktayım, işe yarıyor demek ki. ^^
Bu haldeyken beni yormayacak çerezlik bir kitap okuyayım dedim. Bu kitaba rastladım. Klasik kötü oğlan, iyi kız meselesi. Üç dört sene önce okusam daha çok severdim muhtemelen. Ama bir süre sonra isimler değişse bile kurgular hep aynı gibi geliyor.
İşe yaradı mı? Yaradı. Tam çerezlik bir kitap. Ah bir de yazarlar kitap kahramanlarını on beş, on altı yaşında olarak kurgulama inatlarından bir vazgeçseler! Buram buram ergenlik kokan dram, insanı bir miktar boğuyor ama kitabın akıcı bir dili var. Bir baktım iki yüzüncü sayfaya gelmişim. Bir günde bitti.Anna yı pek sevemedim. Biraz istikrarsız bir karakter gibi geldi. Jay i çok sevdim ama. Umarım ilk kitapta silinip gitmez. Bir de Anna nın babasını ve Kopano yı da sevdim.
Babasıyla Anna yı düşünürken gözümün önüne bu resim geldi. ^^
Muhtemelen Anna nın babası için devam edeceğim. ^^ Bir de kitap kapaklarına yüz olmasından pek hoşlanmıyorum. Ben kafamda karakterleri belki de çok farklı şekilde hayal edecekken, kendimi kapaktaki kişiyi o karaktere koymak zorundaymış gibi hissediyorum. Benim için birazcık sinir bozucu.
Aslında kitaba üç puan vermek istiyordum. Ama dilinin akıcı olması, benim çerezlik kitap okuma ihtiyacım henüz tamamlanmadığından ve seriye devam edeceğimden dolayı her ne kadar klişe bir kurguya sahip olsa da, dört puan vermek daha adil olur diye düşünüyorum.
En sevdiğim serilerden biridir kendisi :D Evet 15-16 yaş ergenliği mevcut ama Amerika'daki 15-16 yaşındaki ergenleri düşününce hayalimde 20-23 lük insanlar oluyor. :D Yazarın kalemi gerçekten iyi ve akıcı. Devamını sever misin bilemiyorum ama bırakma. ;)
YanıtlaSilKonu vast ama yazarın dili gerçekten akıcı. İkinci kitabı bitirdim.ikinci kitabın ilk yarısı güzeldi.İkinci yarısında yine gençlik dizisine döndü. :) Üçe başlayacağım.
Sil