17 Aralık 2019 Salı

Bir Bedenin Gerçeği - Alexandria Marzano-Lesnevich (Tanıtım ve Yorum)





Baştan uyarayım; kitapta düzenli bir zaman aralığı olmadığı için ve herşeyin çözüldüğü bir finale sahip olmadığı için spoiler vermeden anlatmak çok zor. Spoiler vermemek için çok uğraştım ama bu kitap hakkında uzun uzun yazmak istediğim için ne kadar başarılı olduğum tartışmaya açıktır. ^^ 

Kitabın konusu, yazarın kendi hukuk stajı sırasında karşılaştığı bir olay üzerine, çoğunlukla gerçeklere dayalı, bazı yerlerde hayal gücüyle süslenmiş bir olay. Yazar idam karşıtı olmasına rağmen, bu olayda katilin ölmesini istiyor oluşu, kendisini büyük bir çelişkiye sokmuş. Ve bu kitabın yazımı on yıl sürmüş. Kitabın başında kitabın yazım sürecinden ve kaynaklarından bahsediyor.

Kitabımız, müvekkilinin idam cezasına karşı bir stajyer avukatın, müvekkilinin itirafını duyması, mesleğini ve kendini sorgulamasıyla başlıyor. Davanın konusu ise küçük bir çocuğun öldürülmesi.
İlk otuz sayfada Jeremy nin komşularının evinde oda kiralayan Ricky tarafından öldürüldüğünü öğreniyoruz. Ricky nin eskiye dayanan çocuk tacizi içeren sicili var. Jeremy nin tacize uğrayıp uğramadığı bilinmiyor.

Kurgu, bir yandan 1992de Jeremy nin ortadan kaybolmasıyla başlayıp, komşuları Ricky Langley tarafından öldürüldüğü olayı anlatıyor. Diğer yandan 1983 te baş karakter olan avukatın(yazarın) başından geçen olayları anlatıyor. Avukatın geçmişinde büyük bir travma saklı, bunu  her sayfada hissettiriyor yazar. Ama sürekli mutlu günlerini anlatıyor.O travmayı anlatmayı hep erteliyor gibi hissettim. Büyük bir travma atlatmış biri için bu durum tutarlı ama bir parça sabrını zorluyor insanın. Geçmişinden bu güne kadar peşini bırakmayan bu olayı 100 sayfa sonunda öğreniyoruz. Umarım yazar, gerçekten böyle bir olay yaşamamıştır. Umarım bu olay kitabın hayali bölümlerindendir. Fakat ilerleyen sayfalarda öğreniyoruz ki, bu olayı gerçekten yaşamış ve bundan "Kız kardeşinin yıllar sonra 'artık tacize uğramış biri gibi hissetmek istemediğinden' yaşananları yok sayma kararından ve bunu kendisinin yapamayacağından, kitabı yazarken bu korkunç olayın gerçek hayatta yok sayıldığı gibi yok sayılmasına müsaade etmeyeceğinden" bahsediyor.
 Stajyer avukat(yazar),  Ricky nin itirafının ardından Ricky de kendi geçmişinin hayaletlerini buluyor.İdam sehpasından indirmeye niyetlendiği adamda kendi geçmişinden gelen hayaletleri gördükçe bu adama  öfkesi gitgide kişisellleşiyor. Adaleti, hukuğu ve sistemi sorgulamaya başlıyor.

Ricky nin yardım çığlıklarına kimsenin gerçekten cevap vermemiş -verememiş- olmasıyla kurgu daha çok psikolojik bir boyuta taşınıyor.
Sonrasında dava sürecini ve yazarımızın hukuk bölümünü bitirmesine rağmen bu olay sebebiyle avukatlık yapmadığı halde yıllar sonra bu davayı ardında bırakamadığını fark edip, bütün dosyaları gözden geçirip, bu kitabı yazma serüvenini okuyoruz.
Kitap hakkında daha fazla detay veremem. Çünkü kurgunun düzenli bir zaman aralığı yok.




Tam olarak hukuki süreç şeklinde olmasa da, ifadelere ve sorgulamalara yer verdiği için biraz soğuk bir anlatımı var. İlk otuz sayfada katili ve suçu nasıl işlediğini öğrendiğimiz için ortada pek bir merak unsuru kalmıyor. O nedenle kitabın ilerlemesi biraz ağırlaşıyor. Yazarın zaman kavramı biraz karışık. Günümüzü ele alalım; yazar olayları günümüzde anlatıyor ama hem kendi geçmişini, hem de Jeremy nin ölümü ile sonuçlanan o korkunç olayın ardından olanları anlatıyor. Buraya kadar her şey normal. Geçmişi anlatırken, daha sonra olacak olaylara değinmesi işleri karıştırıyor. Mesela, çocukların ailesiyle kahvaltı yaptığından bahsederken, babanın üç ay sonra geçirdiği kazaya atlayıp, olayı sorguluyor ve ardından o kahvaltı sofrasına geri dönüp " ama henüz ölmemişti" diyor. Günümüzde geçmişi anlatırken, geçmişte gelecek sayılan ama günümüzde hala geçmiş zaman olan bir zamana atlıyor. Biliyorum çok karışık oldu. 😄

100 sayfa bir hayli zorlu. İkinci bölümde, avukatın(yazarın) araştırmalarından katilin çocukluğuna, ailesine ve yaşadıklarına tanıklık ediyoruz. Aynı zamanda yazarımızın çocukluk anıları da devam ediyor.  Çocuk katili Ricky nin yaşadıklarını okudukça, işlerin bu raddeye gelmesinden yalnızca Ricky mi suçlu, yoksa her defasında tekrarlayarak " buradan çıkmama izin vermeyin" demesine rağmen, onu ciddiye almayan terapistler ve sistemin de bunda payı var mı, diye sorguladım. Ricky suçlu, bunu kimse inkar edemez. Peki birilerine yardım ettiğini düşünerek vicdanlarını rahatlatmak adına acı gerçekleri görmezden gelen onca insanın, Ricky nin bu yolda ilerlemesini kolaylaştırdığı gerçeğini ne yapacağız? Hastalığı kabul etmek tedavinin ilk adımı ise, tedavi edilemeyeceğini kabullenmek kaçıncı adım? Bazı rahatsızlıkların tedavisi olmadığını kabul etmek veya daha tedbirli bir tutum takınmak  toplumun sağlığı açısından büyük bir önem arz etmiyor mu? Ya da hasta iyileşmeyeceğini kabul etmişken, dürtülerini kontrol altına alamayacağından bu denli eminken, iyileştin diye diretmek ne denli faydalı olabilir? Bilmiyorum kafam biraz karışık.Kitabı yeni bitirdiğim için düşüncelerim henüz yerine oturmadı.Böyle derin bir konu hakkında ahkam kesecek ehliyete de sahip değilim. Ne düşüneceğimi bilmiyorum sadece kafamdaki soruların bir kaçını yazdım. 
Yazar, kitapta bu ikileme şu sözlerle yer vermiş;

"Ricky masum bir çocuğu öldüren kötü kalpli, şeytani bir insan mı?
Yoksa ömrü boyunca içindeki iblislerle, kendi benliğiyle boğuşmaktan psikozlu olup çıkmış ve bundan dolayı bir çocuğun trajik ölümüne yol açmış biri mi?" 

Benim gibi aksiyon isteyen bir okur için, okuması biraz zor bir kitap. Ama kitabın çoğunlukla gerçeğe dayandığını bildiğimden yavaş yavaş dahi olsa okudum. İlk yüz sayfayı 4-5 günde okudum ama ikinci yüz sayfayı bir günde, geri kalan 200 sayfayı bir-bir buçuk günde okudum. Sakin ilerleyen psikolojik kitapları seven biriyseniz, bu kitap canınızı yakacak ama beğeneceğinize eminim.
Çok yerinde sayılmaz ama aklıma şu alıntı geldi;

Murat Menteş bir kitabında şöyle demişti;
"Bir insan acıdan delirdiğinde, diğerleri onun acısını değil deliliğini görür.

12 yorum:

  1. Ben kitabı merak ettim listeme ekledim emeğine sağlık canım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuduktan sonra düşüncelerini mutlaka benimle paylaş. :)

      Sil
    2. Daha önce görmemiştim, yazını okuduktan sonra merak ettim 😊

      Sil
    3. Ben de üzerimde bu denli etki bırakacağını düşünmemiştim. ^^

      Sil
  2. Kitap çok farklı geldi, ama ağır işleyişi ve biraz akıcılık isteyen ben için fazla psikoloji ağırlıklı kaldı:) Murat Menteş'in sözüyle sonlandırmanı ayrıca sevdim ama, tam da konuyla ilgili özetlemiş sanki emeğine sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet başlangıcı çok ağır ama devamı su gibi akiciydi. Teşekkürler.^^

      Sil
  3. Polisiye kitapları bir zaman okudum şimdi ilgimi çekmiyor. :) Ellerine sağlık^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında polisiye türünde değil. Çünkü çözülecek bir gizem yok. Daha çok psikolojik sanırım. :)

      Sil
  4. Konusu çok değişik görünüyor.Alacağım kitapların arasına aldım☺️

    YanıtlaSil
  5. Spoiler vardır diye yorumunuzu okuyamadım ama kitap cidden ilgi çekici konu olarak. Listeme ekleyeyim :)

    YanıtlaSil

Tasarlamak gerçek bir şeydir; açığa vurulmuş düşler denenmiş demektir.
(İnci - John Steinbeck)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...