Ve Blogları Canlandırma Projesiyle geri döndüm! Ekim ayının konuları; dönem eserleri, savaşlar, geri dönüşüm. Serinin ilk kitabında gerçek bir savaş olmasa da Feyre nin kendisi ve ailesini hayatta tutmak için verdiği savaş ya da 50 yıldır zincirlenmiş olan Peri alemini kurtarmak için verdiği savaş da pekala kabul edilebilir. Serinin devam kitaplarında gerçek savaşlar var aslında. Yorumları da hazır sayılır. Belki onları da yayınlarım. :)
Kızımız Feyre, eski ihtişamlı hayatını kaybedeli 8 yıl oldu. Sakat babası ve iki ablası ile küçük bir kulübede hayatta kalmaya çalışıyor. Şımarık ablaları ellerini kirletmekten bile çekinirken kızımız ailesinin karnını doyurmak için tehlikeli ormanın derinliklerinde avlanmaya çalışıyor. Yoğun bir kış günü kızımız ormanın olması gerekenden daha derinlerine gitmek zorunda kalıyor ve avlayacak bir karacaya rastlıyor. O sırada ortaya çıkan dev gibi bir kurt kızımızın ödünü koparsa da yiyecek bir şeyleri kalmadığı için risk alıp kurdu öldürüyor. Bu tehlikeli çünkü bu yaratığın gerçek bir kurt mu yoksa bir peri mi olduğundan emin değil.
Yüzyıllar önce yapılan antlaşma sonrası insanlar ve periler birbirlerinden ayrı yaşıyorlar. Ama insanlar perilerin ne kadar güçlü ve tehlikeli olduğunu unutmuş değil. Kızımızın yaşadığı köy sınıra çok uzak sayılmaz. Henüz ortada bariz bir tehlike gözükmese de perilerin saldırılarına dair hikayeler bir süredir ortalıkta dolaşıyor.
Kızımız avıyla geri döndükten bir kaç gün sonra eve gelen dev bir kurt, öldürdüğü kurt için -aslında bir periymiş- kızımızın canını istiyor. Ya canını alırım ya da benimle periler diyarına geleceksin diyor.
İşte burada bir şeyler beni rahatsız etti. Kızımızın canını isteyen perinin kızımızı periler diyarına götürmeye fazla hevesli olduğunu hissettim. Bunun yerine kızımızı öldürmeye teşebbüs etmesini, kızımızın babasının antlaşmanın kurallarını hatırlatıp kızını öldürmek yerine ona hizmet etmesi için izin vermesini teklif etmesini isterdim. Böylesi daha mantıklı olurdu. Gerçi biraz uyku öncesi okuduğum için dikkatimi verememiş olabilirim ama kurdun-perinin , eğer ki gerçek amacı zaten kızımızı periler diyarına götürmek için bahane bulmak değil ise, bu denli hevesli olması ve canını almaktan bu kadar kolay vazgeçmiş olması mantıklı gelmedi bana. Çok sonraları nedenini öğrendim ama fazla barizdi.
Sonrasında kızımız periler diyarına gidiyor ve soylu bir peri olduğunu öğrendiği Tamlin in saraydan farksız malikanesine ulaşıyorlar. Kızımız kısa sürede burada -bu evde- güvende olduğunu, geride bıraktığı ailesiyle ilgilenildiğini öğreniyor. Burada köle değil ve dilediğini yapma özgürlüğüne sahip. Öldürdüğü perinin neden ölümlüler diyarında olduğu ve gizemli hastalık hakkındakiler periler diyarının durumu hakkında dikkate değer bilgiler.
Tamlin in sıradan bir soylu peri olmadığını ve insanlarla yapılan antlaşmadan memnun olmayan peri bir kraldan haberdar olması neredeyse hayatına mal oluyor. Gizemli hastalık sebebiyle büyü güçleri azalan periler artık tehlikeli yaratıkların kendi topraklarına girmelerine bile engel olamıyor. Kızımız da bir kaçıyla tanışma şerefine eriyor tabii.
Adı vahşetle anılan gizemli kadının kanatlarını kopardığı bir perinin ölümünü gözleriyle gören kızımız burada da güvende olmadığının farkında. Bir de Lucien var, Tamlin in elçisi. kızımızla uğraşmayı seven yaramaz bir tip.
Bilmemesi gereken kişiler kızımızdan haberdar olunca kızımız güvenliği için insanların dünyasına geri dönüyor. Ama bir şeylerin ters gittiği düşüncesi içini kemirirken tüm uyarılara rağmen sevdiceğini kurtarmak için dörtnala periler diyarına gitse de öncelikle büyük düşmanla yüzleşmesi gerek.
Bir kere bir lanetin bu denli detaylı olması bana mantıklı gelmedi. Öyle bile olsa Tamlin in rastgele adam göndermek yerine gizlice ölümlülerin tarafına kendisinin gidip, bizzat potansiyeli olan kişileri -kızımızı- araştırıp yakinen takip edip, ardından gerekirse adamını ölüme yollaması ve bütün bunları bir plan çerçevesinde yapması daha ciddiye alınır bir hala getirebilirdi bu durumu.
Ayrıca madem ortada kol gezen bir tehdit ve birbirinden tehlikeli, yaratıklar var ve siz bir ölümlü kızı korumak istiyorsunuz, ortalıkta boş boş dolaşması yerine tehlikeli yaratıklar karşısında nasıl davranması gerektiğine karşı bir şeyler öğretseniz ya. Biraz silah kullanımı periler konusunda pek işine yaramasa da diğer yaratıklar konusunda hayatta kalma şansını arttırabilir. Bu konuda Lucien de Temlin de çok düşüncesizdi. Feyre ise açıkçası karakterinin hakkını veremedi. İnsanların yanına geri döndüğünde yaklaşmakta olan büyük tehlikeden haberdar olmasına rağmen kendini savaşmak konusunda geliştirmek yerine boş boş zaman geçirmekle yetindi. Bunlar kuvvetli koruma içgüdüsüne sahip bir karakterin yaklaşımı değil. Yola çıktığında şappadanak kendini Amarantha nın karşısında bulması bütün hevesimi kaçırdı. Açıkçası Naga larla karşılaştığında serbest bıraktığı periyi tekrar bulup daha fazla bilgi edinmesini en azından yarım yamalak bir plan yapmasını beklerdim.
Finalde kızımızın feda etmesi gereken kişi konusundaki çıkarımı zorlama gibi hissettirdi. Muhtemelen Türkçede "taş kalpli" deyimi bulunduğu için kurgu sırasında verilen ipuçlarını ciddiye almak zorlaşıyor. Keşke çeviride bu konuda ufak değişiklikler yapsalardı. "kaya kalpli" fena olmazdı sanki. Ve bir bilmecenin cevabı asla bu kadar klişe olmamalıydı. Velhasıl karakterler çok bağlanmadan ve çok ciddiye almadan zaman geçirmek için okunabilir ama sağlam bir kurgu istiyorsanız ve bariz hataları tolere edemeyecek bir haleti ruhiye içindeyseniz okurken sıkıntı yaşayabilirsiniz. Ben yazarın Cam Şato serinin 4-5 kitabını geçen sene okumuştum ve seriler kıyaslandığında bu serinin Cam Şato serisi kadar iyi olmadığını -en azından ilk kitap- bilerek başladım. Bu nedenle çok ciddiye almadan okudum. Devam edeceğim seriye. Umarım kısa sürede toparlar.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Tasarlamak gerçek bir şeydir; açığa vurulmuş düşler denenmiş demektir.
(İnci - John Steinbeck)