Sayfalar

11 Ağustos 2020 Salı

Son Bir Kaç Ayın Özeti (Seri Yorumları)




Son bir kaç ayda çok iyi kitap okudum. Ama okuduklarımın çoğu beni memnun etmedi. Seri okumayı daha çok seviyorum. Seri bitene kadar 'şimdi ne okusam' derdi olmuyor. :) Şöyle sağlam bir fantastik seri okumak istedim. Ama çoğu fos çıktı. Öncelikle Anita Blake serisini okudum. İlk bir kaç kitabın konusundan  çook kısa bahsedeceğim. Yazının biraz uzun olacağını ve bol eleştiri içereceğini söyleyeyim. Pek fazla spoiler vermediğimi düşünüyorum.



Birinci kitap;
Anita; ölüleri diriltme yeteneğine sahip ve bu yeteneğini  belli bir ücret karşılığında miras meselelerini çözmek, sevdiklerine son bir kez veda etmek isteyen insanlar için kullanıyor. Ayrıca o bir vampir infazcısı ve polis danışmanı. Ölü bulunan vampirlerin katilini bulması için, şehrin baş vampiri tarafından tutulur. Baş vampirin pek masum ve merhametli olduğu söylenemez.


 İkinci kitap,
Anita, bir kaç yüzyıllık bir cesedi uyandırmasını isteyen çok zengin birini reddediyor. Çünkü bu kadar yaşlı bir cesedi kaldırmak için insan kurban etmek gerekli. 
Ortalıkta dolaşıp masum insanları paramparça eden bir canavarı yakalamak için polise yardım ederken, yakınında dahi olmak istemediği vuduian büyücüsünden bilgi almak zorunda kalıyor. Ama Anita nın güçlerinin farkına varına onu kendi safında isteyen bu büyücünün sınırları aşmakta tereddüt etmeyişi ve gücünün yoğunluğu kızımızın gözünü korkutuyor. Hey, onun bulması gereken, insanları parçalayan bir suçlu var. Başı daha ne kadar derde girebilir ki!


 Üçüncü kitap, 
 Vampirlerden kurtulmak için daha hızlı çözümler arayan birileri Anita ya geliyor ve şehrin baş vampirinin yerini öğrenmek istiyorlar. Tabi ki beş çayına davet etmek için değil. Şehirde vampir cinayetleri başlıyor. Uzun süredir uzak durmaya çalıştığı şehrin yeni baş vampiri ile görüşmesi gerekiyor. Bu yeni baş vampirimizin karargahı ise bir sirk.
Bu görüşme sırasında ortalığı birbirine katan dev yılan ve bir başka baş vampir sayesinde gecesi bir hayli hareketli geçiyor. Edward ise Anita gibi bir infazcı ve bir miktar kiralık katil. Baş vampiri öldürme emri alıyor. Ama Anita şehrin selameti için söylemek istemiyor.
 Anita nın gözünü korkutmak pek kolay olmasa da, Edward bu konuda eşsiz bir yeteneğe sahip.
Ortalıkta vampir cinayetleri işlenirken herkes yeni baş vampiri öldürme derdinde.


Çok fazla uzatmamak için diğer kitaplar hakkında yazmadan toplu olarak seri hakkındaki yorumuma geçiyorum.

Serinin polisiye kısmını sevdim. Keşke daha çok polisiye kısmına ağırlık verseydi yazar.
Seride en büyük sıkıntı ise aşk üçgeni. Üçgen olarak kalsa iyi. Sanırım 6.kitaptan sonra işler iyice cıvıklaşıyor. Öyle ki bir raddeden sonra  midem bulandı.  İstisnasız her kitapta Anita nın yatağına yeni biri giriyor. Bu o kadar sinir bozucu ki. Ve o  Anita... İlk kitaptan itibaren hiç kimseye bağlanmamakta kararlı baş karakterimiz istemem yan cebime koy demeye başlıyor. Yazar böyle güçlü bir karakteri bu kadar ucuzlaştırarak harcadı resmen. Anita gibi güçlü karakterler bulmak zor. Pek çok kitapta şans eseri -ayağı taşa takılıp- günü kurtaran karakterlere rastlıyoruz. Anita her ne kadar şımarıklık seviyesinde inatçılık yaparak sinirlerimi hoplatsa da, en başından itibaren güçlüydü ve bunu biliyordu.
Bazen aptallık derecesinde gözü kara davranıyor. Anita nın, çevresindekiler kendisini uyarmasına rağmen inatla burnunun dikine gitmesi, mesele yaptıklarının sonuçlarıyla yüzleşmek olduğunda sürekli yan çizmesi o kadar sinir bozucu ki! Şımarık bir kız çocuğu gibi davranıyor. Seri boyunca sadakat ve himayesindekileri koruma konusunda ki tutumunu ilk başta takdir ediyordum. Lakin seri ilerledikçe Anita nın bu tutumunun altında aslında kibir ve inat olduğunu gördüm. 

Yazar bazı kitaplarda meseleyi gereksiz yere öyle uzatmış ki... 600-700 sayfalık bir kitapta, başka bir ülkede işlenen suçlar için kendisine danışılıyor ama Anita nın ülkeden çıkmak için uçağa binmesi ve yardım isteyen ülkeye gitmesi abartısız kitabın yarısına denk geliyor. 

Seriye devam etmemin tek sebebi, polisiye bölümleri. Özellikle Edward ile olan maceraları çok iyiydi. İkisinin maceralarını okumaktan sıkılmazdım. Anita nın  düşmanlarıyla mücadele bölümleri de sürükleyici. Fakat kitapların final bölümleri bana kalırsa biraz sorunlu. 400-500-600 sayfalık kitapta, karakterlerin dizlerini titretecek kadar güçlü düşmanlarıyla final mücadelesi 3-5 sayfada bitiyor.Bazen tam aksiyon yükseliyor derken pat diye anita zaferini ilan ediyor. Fazla hızlı. Bir de yatak odası meselesi işleri bozuyor. Atlaya atlaya okudum çoğunu.

Yazarımız bununla yetinmemiş periler üzerine ayrı bir seri yazmış. Aslında ilk olarak o serinin (Meredith) ilk kitabını okuma hatasında bulundum. Kurulan dünya ilginç. Sırf peri odaklı olarak bir tek Ateş serisini okumuştum yıllar evvel. Bu yüzden ilgimi çekeceğini düşünmüştüm ama kitabın  -abartmıyorum- yüzde sekseni yatakta geçiyor. O seride de  Anita da olduğu gibi sürekli yeni birileri eşlik ediyor baş karaktere. Kaldı ki, bu serideki baş karakter Anita kadar güçlü bir karakter değil. Yazar ne yapmaya çalışıyor anlamadım demek isterdim ama her şey malum.

Kısacası seri polisiye-fantastik ağırlıklı olsaydı ve Anita nın güçlerinin temel taşı yatak odası olmasaydı  severdim ben bu seriyi.  



Ayın Kardeşleri - Yasmine Galenorn serisinden bir kaç kitap okudum.
Üç kız kardeş; biri yarı cadı, biri vampir, biri şekil değiştiren. Öteki taraftan ajan olarak yollanıyorlar dünyaya.Ancak Öteki tarafta savaş çanları çalmaya başlayıp, dünyayı da hakimiyeti altına almak isteyen bir kötülük ortalığa çıkınca kolları sıvayıp dünyayı kurtarmaya çalışıyorlar. Her kitap farklı bir kız kardeş odaklı. Büyüleri çoğunlukla ters giden bir cadı, bir saldırı sonucu dönüşüm geçiren bir vampir ve telaşlanınca kediye dönüşen bir şekildeğiştiren. Ama baş üç karakter de bir birinden zayıf. Şans eseri kazanıyorlar hep. 






Poseidon Savaşçıları - Alyssa Day

İlk kitap;
Sosyal görevli olarak çalışan Riley, kötü geçen bir günün ardından kendini sahile atar. Tek istediği biraz rahatlamaktır.  Kendisine saldırmaya çalışan kişilerden Riley i kurtaran kişi ise, Atlantis Prensi Colan dır.Atlantis prensi ve yedi savaşçısı insanları gizlice biçimdeğiştiren ve vampirlerden korumaya yemin etmiştir ve bu gelenek on bir bin senedir sürmektedir.  Colan, yıllardır vampirlerin anası sayılan kadının esaretinde işkence gördükten sonra geri döndüğünde, çok büyük ve kudretli bir emanetin çalındığını öğrenip geri almak için peşine düşer.
Çalınan emaneti ve binlerce yıl önce emanetin üzerinden çıkartılıp dünyanın farklı yerlerinde saklanan taşları bulmak zorundadırlar. Atlantis in geleceği buna bağlıdır.
 Riley nin bin yıldır görülmeyen bir yeteneği olduğunu keşfeden Atlantisliler onu da oyuna dahil eder.

Klasik fantastik kitaplarda olduğu gibi; gücünün farkında olmayan kızımız, dünyayı yok olmaktan kurtarmaya çalışan erkek karakter ile karşılaşır. Bir yandan gücünü, bir yandan insanlığı kurtarmak yolunda oynaması gereken rolün büyüklüğünü keşfeder.

Serinin her kitabında farklı bir savaşçı baş karakter oluyor ve yeni bir taşın peşine düşüyorlar. Her kitapta dünyada yaşayan, gizli bir yeteneği olan biri kitaba dahil oluyor , savaşçılara yardım ediyor.Bu arada her kitapta savaşçılar birer birer gönüllerini kaptırıyorlar. 

Sıkıldım gücünden habersizken bir anda bütün dünyanın kaderini ellerine bırakılan karakterlerden. Gerçekten o kadar klişeleşti ki bu konu...

Kitabın sorunlarından biri; paragraf değişiminde anlatan kişi değişiyor. Bu fazlasıyla karmaşaya sebep oluyor. Adapte olmayı zorlaştırıyor.

 Serinin en büyük eksiği ise, Atlantis halkı, gelenekleri, yaşayış biçimleri hakkında hiç bir bilgi vermemesi. 6-7 kitap boyunca Atlanstis'e dair bilgiler toplasan 5-6 sayfa ancak eder. Daha özgün olmasını beklerdim. Deniz ırkları, deniz canavarları, farklı yetenekler ve gelenekler olsun isterdim. Malesef karakterler büyücü-şovalye karışımından ileri geçemiyor. 





Son olarak Kehanet serisinin kalan dört kitabını okuyarak seriyi tamamladım. Ve ba-yıl-dım. Bu seri neden rağbet görmüyor? Baş karakterin yaşının küçüklüğü sebebiyle muhtemelen. Ama o kadar sıcak ve ilginç ki! Yeraltında yaşayan bir halk, konuşan dev fareler, yarasalar, böcekler. Böyle söyleyince kulağa kötü geldiğinin farkındayım ama kesinlikle öyle değil. İlk kitabının yorumunu yazmıştım. Okumak için tıklayın. Devamı da ilk kitap kadar güzeldi. Her kitapta yeni bir kehanet çıkıyor ve Gregor, ailesini ve sevdiklerini korumak için mücadeleye girişiyor. Devamının yazılmasını isterdim. Daha fazla macera okumak isterdim. Tavsiye ederim.


Siz neler okuyorsunuz? Fantastik seri tavsiyeleriniz var mı?


(Resimler alıntıdır.)

7 yorum:

  1. Hoşgeldin canım ❤️ Baya seri kitap okumuşsun emeğine sağlık :)

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim.😍 İnşallah kendime nazar değdirmem. Baya iyi okudum bu ara.

    YanıtlaSil
  3. Seni merak ediyordum ne zamandır :) Ne güzel bir sürü kitap okumuşsun. Gregor serisini tamamlamana sevindim, ben de çok severek okumuştum. Sağlam fantastik önerisi geldi şu anda. Okuduysan kulak asma :) Doğruluk Kılıcı serisi, şimdilik 8 kitap, devamı da gelecekmiş. Ben ilk 6 yı okudum, feleğim şaştı doğrusu :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim ☺️ Okumadım Doğruluk Kılıcı serisini. Hemen göz atıyorum. Kitaplara çokça rastladım ama pek dikkatimi çekmemişti. Hemen listeme ekliyorum. Tavsiye için teşekkürler.

      Sil
  4. Anita güçlü bir karakter. Ve güçlü olduğunu biliyor. Bu hoşuma gitti. Ama bu raddeden sonra şımarık kız çocuğu gibi davrandığını fark ediyor insan. Çünkü dediğin gibi seri çok uzun. 10 kitaplık bir seri olsa belki Anita ya katlanilabilir. Ama 25 kitabını okuyunca açıkları yakalıyor insan.
    Açlık Oyunları benim de çok sevdiğim serilerden. Kehanet serisini yazar yüzünden almıştım ve çok sevdim. Baş karakter on bir yaşında olduğu için çocuk kitabı sayılabilir belki. Mükemmel değil ama minik kardeşi için koşuşturması çok tatlı ve sıcak bir hikaye sunuyor.

    YanıtlaSil
  5. Oohh kitap cümbüşü olmuşşş 😍 ellerine sağlık merak ettiğim bir kaç kitap vardı onları görmek beni mutlu etti 🌸🌸

    YanıtlaSil

Tasarlamak gerçek bir şeydir; açığa vurulmuş düşler denenmiş demektir.
(İnci - John Steinbeck)