Sayfalar

17 Ağustos 2020 Pazartesi

Genesis - Eilís Barrett (Yorum ve Tanıtım)

 



 Quincy nin yaptığı fedakarlık düşündüğü kadar şaşaalı olmadı. Ama delirmesini engellemek için buna değdiğini kendine telkin ederek ikna olmaya çalışıyor. Şimdi Clarke ile birlikte hapisteler. Burası dış mıntıkayı özletecek cinsten. Güvenlik görevlilerinin olmadığı, iki ayrı çetenin yönetiminde olan bir hapishane düşünün. Yemek dağıtımı da bu çetelerin elinde. Yemek alabilmek için ya çeteye katılmalı ya çete için bir iş yapmalı ya da takas yapmaya değer bir şeylere sahip olmalısın. Yatacak yerini koruman gerek. Yoksa başka bir mahkûm el koyabilir. Quincy ve Clarke kaçış planları gerçekleşene kadar bir çeteye katılmadan hayatta kalmaya çalışıyorlar. Altı ay... Tam altı aydır kaçış anını bekliyorlar.

 Çete liderlerinden biri Tao, ikilimizden yeni gelen birini yanına getirmelerini istiyor. 






Bu sözler, Tao nun kaçış planlarından haberi olduğunu düşünen Quincy i korkutuyor.

 Noah ın varlığı tüm planları altüst ederken, uzun süredir sessizliğini koruyan çete savaşları baş gösteriyor.

 Kurtulduklarında meşhur asi grubu Genesis ile tanışıyorlar. Sorgulamalar, testler, itaat... Oasis den farklı olduklarını kim iddia edebilir? 

Bölümlerin arasında Quincy nin yakalandıktan sonra başına gelenleri okuyoruz. Bunalım tüm damarlarında dolanıyor. Gördüğü onca işkencenin ardından akıl sağlığını korumakta zorlanıyor.

Kaybettiği simaları yavaş yavaş bulan Quincy, içindeki öfkeyi kontrol etmekte zorlanıyor ve eski kurallarına sıkı sıkıya sarılıyor. Yeni tanıştığın kimseye güvenme... Kaybettiği güvendikleri ise karşısına en büyük kabusu olarak geri döndüğünde, zaten pamuk ipliğine bağlı olan ruhsal durumu sallantıya giriyor.



Çok kliseydi. Akıcı, okunabilir ama yazar sürekli olarak Quincy nin bunalımlarından  bahsediyor. Zorluklar yaşayan karakterlerin iç dünyalarındaki bunalımları okumak hoşuma gidiyor. Ama yazar biraz suyunu çıkarmış. Sürekli olarak Quincy uyuyamıyor, Quincy nin kafası karışık, Quincy yemek yemiyor. ''Biri şu kıza tokat atsın, kendine getirsin'' diye bağırasım geldi.

Seri baştan sona klişeydi. İkinci kitabın başında hapishane maceralarını okurken, yazarın bu konuyu fazla detaylı anlatmasından dolayı, kurgunun hapishaneyle devam edeceğini, Quincy nin burada kendine yandaş bulacağını, bu yandaşların ilerleyen bölümlerde savaşın seyrini değiştireceğini felan düşünmüştüm. Keşke öyle olsaydı. Belki klişelikten kurtulabilirdi bir nebze. Öyle böyle klişelikten bahsetmiyorum. Distopya kitaplarının temelini oluşturan her şey mevcut bu seride. sorun hiçbir artısının olmaması.

 
Hayatta kalan son insanlar...
Örülmüş duvarlar...
Ayrıştırılıp,ikinci sınıf insan muamelesi görenler...
Suçlanan baş karakter...
Kaçış...
Her şeyin yalan olduğunu öğrenme...
Asiler...
 Asi grubun gizli emelleri...


9 yorum:

  1. Yanıtlar
    1. Çok fazla distopya okumadiysan akıcı bir kitap. Ama çok fazla distopya okuyanlara sıkıcı gelebilir.

      Sil
  2. Bilemedim sanki biraz sıkar gibi 🌸

    YanıtlaSil
  3. Sinir bozucu karakterler olunca ben kitaptan çok soğuyorum 😪

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Karakterlerin bunalımlarını okumayı seviyorum. Ama yazar bunun suyunu çıkarmış. 😔

      Sil
  4. Kapağını sevdim ama klişe ise en iyisi uzak duralım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok fazla distopya okuyanlar için fazla klişe maalesef. Ama distopya ile yeni tanışanlar sevebilir belki de.

      Sil

Tasarlamak gerçek bir şeydir; açığa vurulmuş düşler denenmiş demektir.
(İnci - John Steinbeck)