Sayfalar

4 Aralık 2019 Çarşamba

Tatlı Tehlike / Tatlı Hesaplaşma - Wendy Higgins(Tanıtım ve Yorum)






Macera kaldığı yerden devam ediyor. Anna, Düklerin babasını ve kendisini gözetim altında tuttuğunu öğrendiğinden beri bir parti kızıymış gibi davranıyor. Bundan hoşlanmıyor ama bunu yapmak zorunda. Yoksa davranışlarının bedelini kendisiyle birlikte sevdikleri de ödeyecek. Lejyonlar sürekli onu kontrol ediyor. Kaidan ise kayıplarda.Anna, ona olan duygularını yüreğinden sökmeye kalkıştığı her seferinde, daha köklü bir şekilde yeniden filizleniyor. Ama kendini depresyonun kollarına bırakacak vakti yok. İlk kitapta doğduğu manastıra gidip görüşmek istediği rahibeye zamanında ulaşamamıştı ve rahibe Anna oraya gidemeden ölmüştü. Ancak sürpriz bir şekilde ruhu Anna yı ziyarete geliyor ve çok eski bir kehanetten bahsediyor. Ruhu saf olan birinin bir gün yeryüzündeki bütün şeytanları ortadan kaldıracağına ve o gün bütün şeytanlara adaletle davranılacağına dair çok eski bir kehanet... Rahibe öldüğünde Anna ya bıraktığı Erdem Kılıcını yanından ayirmamasini ve kendine yandaş toplamasını söylüyor. Ve Anna nın babası bu olanları duyunca kolları sıvıyor. Saflarında yer alabilecek Nefilleri tesbit ediyor ve kızımıza potansiyel yandaşlarını bir bir ikna etmek düşüyor. Bavulları hazırlayın! Yolculuk başlıyor.

İşler yolunda gidiyor derken, müttefiklerinden birinin hayatı tehlikeye giriyor. Bu savaşta hiç kimse gözden çıkarılamaz.



Daha acımasız bir ortam ve daha çok aksiyon isterdim. İlk yarısı bol miktarda bunalım içerse bile daha aksiyonluydu. Kitap yarısından sonra iyice gençlik dizisine döndü. Finalde toparladı biraz. Yine de dört nala kaçtıkları kişilerin burunlarının dibinde bitmesi biraz zorlama gibiydi. Ayrıca verilen kayıba çok üzüldüm. Her ne kadar üzülsem de, yazar bu olayla okuyucu üzerinde büyük bir etki bırakmayı amaçlamış ve bunu başarmış. Akıcı bir şekilde devam ediyor. Son kitabı okuyup bitireceğim seriyi. Dördüncü kitap devam kitabı değilmiş anladığım kadarıyla. Kaidan ın bakış açısıyla en başından olayları anlatıyor sanırım. Zamanım olursa okurum daha sonra.







Not; üçüncü kitabı bitirdim. Ayrıca bir yorum yazmak istemiyorum. Üçüncü kitapta sanırım en beğendiğim bölüm, herşeyin bitmesinin ardından hayatlarına nasıl devam ettikleri ile ilgili olan bölümdü.  Seride beni en çok rahatsız eden şey, büyük bir savaşın yaklaştığını bildikleri halde Nefillerin ciddi anlamda bir savaş hazırlığında bulunmamış olmaları. Her defasında "vakti geldiğinde savaşın başladığını anlacağız" konuşmaları tekrarlanıyor. Ama kimsede bir hazırlık yok. Nefillerin duyuları gelişmiş olabilir, ama bir kaç tanesi hariç hiç biri birer savaş makinası değil. Özellikle kızlar hiç bir savaş yeteneğine sahip değil. İkizlerden büyük beklentilerim vardı. Birinin çıkarıp ninja yıldızı fırlatmasını felan bekledim. Kız Nefiller fazla zayıftı.  Savaş sahnesinde herkesin gizli bir şekilde silahlı olmasını istedim. Sanırım serinin en beğendiğim kısmı, ikinci kitabın ilk yarısıydı. Kaidan dan ayrı olduğu için Anna nın bir türlü bunalımdan çıkamadığını saymazsak, büyük savaş için yandaş toplamak adına dünyayı dolaştıkları bölümler favorimdi. Bu  gezilerin daha detaylı  olmasını isterdim  ve daha fazla müttefik. Daha fazla gizli buluşma ve daha derin bir plan. Neyse bu serinin de sonuna gelmiş olduk.












2 yorum:

  1. Geçtiğimiz yıllarda okumuştum aklımda kalan çıtır çerez bir kitap olduğuydu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet çerezlik. Akıcı ama malesef ki, kalıcı değil.

      Sil

Tasarlamak gerçek bir şeydir; açığa vurulmuş düşler denenmiş demektir.
(İnci - John Steinbeck)